27 Mart 2013 Çarşamba

Kahve Lekesi

Benim bütün kitaplarımda mutlaka ya kahve ya da çikolata lekesi olmuştur. Küçüklüğümden beri elimde olmadan  alışmışım bana mutluluk veren şeyleri bir arada tutmaya. Öyle ki geçenlerde kitap okurken kahvemi elimden düşüremez olduğumu onu fark ettim. Bazılarına sakarlık, dikkatsizlik hatta kirlilik gibi gelebilir ama ben seviyorum onu koyduğum yerde bardağımı sonradan kendini belli etmesini. Düşünsenize mini minnacık bir kahve lekesinin aldığı şekilden tutun da orada olma sebebine kadar neleri çağrışım yaptırabileceğini ? O minicik bir kahve lekesi bana yaşanmışlıkları çağrıştırıyor mesela. 'Nasıl?' diye soracak olursanız, düşünsenize hangimizin hayatı mükemmel ki? Ya da hangimizin vücudunda küçüklükten kalma bir yara bere izi yok? Mutlaka herkesin anısını taşıyan bir izi vardır. O zaman insanlardaki bu mükemmeli arayış niye? O yüzden seviyorum ben kitaplarımda ya da notlarımda izler olmasını. Kirlilik değil ki bu canım! Sadece biraz daha ben var onlarda. Sakın ha yanlış anlamayın! Bencillik de değil bu. Bu sadece insanın sevdiği şeylerde kendini bulması. Tıpkı bir rengi diğerlerinden daha çok sevmemiz gibi. Ya da kitaplığın rafında duran bir kitabın diğerlerinden daha fazla aşınmış olması gibi. Hiç olmadı bir kez olsun sevdiğimiz şarkıyı bıkmadan usanmadan milyon kez dinlediyseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sanırım biz insanlar genel olarak kendimizi anlatan şeyleri seviyoruz. En azından ben seviyorum. Bir şeylerle bütünleşmeyi, onları benim bir parçam olarak görmeyi ve en önemlisi yeni şeylerin arayışına girip de nelerden hoşlandığımı görüp kendimi keşfetmeyi çok seviyorum. Bir de ikinci el kitapları çok seviyorum. Çünkü en çok da onların yaşanmışlıkları vardır ve biz fark etmeden bize bize yaşadıkları hikayeleri anlatırlar aslında. İçinde sakladıklarını görebilmek için sadece birazcık daha dikkat gerektirirler o kadar. Bazen o ikinci el kitapları okurken bir de başlarından geçen hikayeleri düşünürüm. Ve aklımdan geçenler o kitabı kimin okuduğundan çok nasıl birinin okuduğu olur. Çoğu zaman da kitabın konusuyla birebir uyumlu bir karakter canlanır kafamda. Sonra içinde bir not bir iz arayışına düşerim. Bir de buldum mu benden mutlusu olamaz!  'Neden bir başkasının verdiği, rafında istemediği lekeli bir kitabı ben alayım ki?' diye düşünebilirsiniz. Fakat mühim olan o lekede gizlenenleri görebilmekte.  O kitabı oraya bırakan kişi zaten sizin ya da bir başkasının o kitabı almanızı istediği için bırakmıştır onu. Neden mi? Sizce sadece rafında yer tuttuğu için mi ? Bana kalırsa verilebilecek bir çok cevaptan bir tanesi daha ucuza daha çok güzelliğe ulaşabilmeniz için. Ötekisi ve en güzeli ise sadece PAYLAŞMAK istemesi. Hiç tanımadığınız bir insandan gelen tesadüflere dayalı bir iyilik işte. Ve eğer siz de o kitabı almışsanız onun o paylaşma isteğini kabul etmişsiniz demektir. Son olarak günün birinde ikinci el bir kitapçıya kitap bırakmak üzere giderseniz arasına mutlaka küçük bir not kağıdı ile güzel bir söz bırakın. Kim bilir, belki de sadece sizin minicik notunuzun üzerinde yazan bir güzel söz ile tüm gününü güzel geçirecek bir insan vardır ve o kitabı alır. Siz de kime olduğunu bilmeden yaptığınız iyiliğin verdiği mutluluk duygusunun tadını çıkarırsınız.(Tabi hala maneviyata inanıyorsanız. :) )

16 Ağustos 2012 Perşembe

Yeniliklerin Verdiği Yoğun ve Serin Mutluluklar ~

Bazen birazcık cesaret gerekiyor her şeye yeniden başlayabilmek için. Mesela uzun bir aradan sonra benim için bu yazıyı yazmak cesaret gerektiren bir şeydi. Çünkü günlerdir, haftalardır hatta diyebilirim ki aylardır ne yazmam gerektiğini düşünüp duruyorum. Hani yazmaya ara verdim ya dönüşüm muhteşem olmalı gibisinden. Ama hiçbir şeyin tam olarak mükemmel olmadığı bu hayatta sanırım benim üzerine titrediğim bu yazım mükemmel olabilir mi ? Bir şeylerin ucundan tutup başlamak gerekiyor dedim ben de ve başladım. İtiraf etmek gerekirse bu yazıyı da yazmayacaktım fakat bir arkadaşım bana ' Korkaklar sadece hayatı seyreder. Cesur ol !' dedi. İyi de söyledi. İyi ki de söyledi. Şahsen benim halen daha bu yazıyı yazmaya nasıl desem yüreğim yoktu. Aslında yürekten önce zamanım, sonra keyfim, sonra isteğim yoktu. Zaten bu saydıklarım sevdiğimiz her şeyi anlaşmalı gibi tek tek bizden almıyor mu ? Her neyse sonuç olarak şimdi buradayım. Yeniden yazmaya başladığım için çok mutluyum. Zaten yazmak beni mutlu ediyor. Mutlu etmekten ziyade üç paket çikolatayı aynı anda yemişim gibi, sıcak bir yaz gününde buz gibi bir havuza atlamışım gibi ve denizden çıktıktan sonra üzerimde hissettiğim o sımsıcacık güneş ve dalga sesleriyle beraber uyumak gibi bir şey :) Her neyse girişten çıkamadığımı fark ettim gelişmeyle beraber esas konuya gelecek olursak bu aralar yerleştirme sonuçlarını bekliyorum. Geleceğimle ilgili bir haber bu ve heyecanlandığım bir gerçek. Çünkü eğer burada kalırsam hayatımın liseden pek de farklı olacağını sanmıyorum. Ailemi sevmediğimden değil bu sadece nasıl desem,hani bir söz vardır kendi başıma hayatta kalabilme mücadelesi verme isteği benimkisi. Ve sonuçları beklerken ki duygular da var tabi. Ortada hiçbir şey yokken oluşan o korku, o belirsizlik , o telaş ! Allah kimsenin başına vermesin diyeceğim de şimdi bilmem kaç kişi de(800.000 galiba) benimle aynı duyguları paylaşıyor bir bilseniz .Onu geçtim bir de yakınların yorumları onlara tek tek açıklama yapmak beni çok yoracak.Nereye gidiyorsun ? Aaa orasımı ? Daha iyi bir yeri tutturamadın mı ? Cümleyi  en sonunda bir 'Hayırlısı.'eki ile kapatıyoruz.  Neyse ne diyoruz? İyi düşünelim ki iyi şeyler olsun. Bu aralar ne kadar çok amin ile cümle bitirdiğime inanamazsınız. Yani gerçekten yürekten istiyorum İzmir'de ya da İstanbul'da okumayı. En azından 19. tercihime gelmeden biri tutsun Allah'ım n'olur . Amin ! Şimdi ise neler yapıyorum nelerle uğraşıyorum derseniz kendime uzun zamandır ayıramadığım vakti ayırıyorum derim. Bir liste yaptım baya uzun. The Things To Do listemde uzun zamandır izleyemediğim listemde bronzlaşmaktan tutun da izleyemediğim dizilerin tüm bölümlerini izlemek, pasta börek yapmaktan spor yapmaya kadar beni mutlu edecek ne varsa ekledim. Aslında insanın kendine böyle bir liste yapması bile kendini iyi hissettirmeye yetebiliyor. Hayallerini unutmamak için değilde devamlı yapmayı hatırlamak teşvik etmek için bir yerlere not etmekten daha güzel ne olabilir ki :) Bir de kendime küçük bir fotoğraf albüm almayı ve içine yaptığım şeylerin fotoğraflarını küçük renkli postitlere yazdığım yazılarla koymayı planlıyorum. Evet bunları yapmak bana mutluluk verecek olan şeyler. Peki ya sizin yapmak istediğiniz şeyler ne ? Gelecek ile ilgili durmadan ertelediğiniz , nasılsa yarın yaparım deyip devamlı kendinizi ihmal ettiğiniz şeyler ? Bence artık sizinde yaz bitmeden kendinizi şımartmanızın vakti geldi de geçiyor bile :) Kendinize bir sorsanıza ' Ben gerçekten neyi istiyorum?' ' Ne yapsam beni mutlu eder?' diye ve tüm bunlar için gerekenler bir tutam cesaret, birazcık zaman, yeterince soğuk içecek, en  sevdiğiniz roman , belki kuaförde ve ya berberde yeni bir saç kesimi için bir randevu,kısaca ferahlıki yenilik. Sonuç inanılmaz derece yoğun ve serin bir mutluluk :)

26 Şubat 2012 Pazar

Merhaba Dünya


Güneşli  bir güne uyandım bu sabah.  Aslına bakarsanız bu dünyaya  gözlerimi açtığım ilk gün diyebilirim.  Yatağım çok rahat. Ama çok acıktım. Biraz ağlasam birileri sesimi duyarmı  diye düşünürken  sanırım cenneten  bir melek beni kollarına aldı. Evet , evet ! Böyle büyülü bir kokuya sahip bu kadar güzel bir kadın ancak bir melek olabilirdi. O zaman bilmiyordum ama ileride ona anne diyecekmişim. Ne kadar güzeldi. Kahverengi uzun saçlarına taktığı kırmızı bandı, simsiyah gözleri ve huzur dolu gülümsemesiyle beni ne kadar sevdiğini  çok güzel hissettirebiliyordu.  Bir güzel karnımı doyurduktan sonra dünya yakışıklısı, gözleri çakmak çakmak bakan bir adam yanımıza geldi, annemin elini tuttu ve anneme  ‘Prensesimiz güzelliğini senden almış.’  dedi. O an çok mutlu oldum. Demek bir de prensesmişim. Peki ama bu adam kimdi diye düşünürken birden kendimi kollarında buldum. O an dünyalar yakışıklısına aşık olmuştum. Uzun boylu ,güçlü adam gözlerini bir an bile üstümden alamıyor beni devamlı seviyor bana prenses diye hitap ediyordu. İlerde öğrenecektim ki elini hiç bırakmak istemediğim ve beni kucağına alır almaz huzur bulduğum bu yakışıklı aslında hayatım boyunca beni her türlü kötülükten koruyup kollayacak, her konuda yardım edip beni destekleyecek olan babammış. Kokusunu içime çektim ve çeker çekmez uykuya daldım. Uyandığımda içinde olduğumuz  küçücük odanın içi insan kaynıyordu. Anlamıyordum bu sevinç niye? Herkes birbirine bakıp beni konuşuyordu. Hemen başucumda gözlerinin etrafı çizgi çizgi olmuş ama yinede yılların güzelliklerini eskitemediği iki yaşlı kadın vardı. Bana bakıp anneme mi yoksa baba mı benzediğimi  konuşuyorlardı.Bu iki tatlı kadından  ileride nasıl yemek yapılacağını, nasıl kazak öreceğimi  ve nasıl kahve falına bakacağımı öğrenecekdim. Zamanında onlar annemi ve babamı bir an için sevgilerini eksik etmeden büyütmüş, ateşleri çıktığında başlarında beklemiş, bir çok sınava hazırlamış, evlendirip bugünlere getirmiş ninelerimdi. Onları sevmiştim. Biraz ötede ki üçlü koltukta ise yine ilerde en çok nazımın geçeceği dedelerim oturmuş sohbet ediyorlardı. Sanırım bugünlere nasıl geldiklerini konuşuyorlardı. Benim doğmam onlara biraz daha yaşlandıklarını hatırlatıp eskiyi düşündürmüştü. Konuşmalarına kulak kesilince anladım ki ikisinin de güçlü kırallardan farkları yoktu . Az evvel başucumda duran bu insanlar hayatın iyi ve kötü günlerini hep birlikte geçirmişlerdi. Sevinçleri hep birlikte kutlamış, sıkıntılı günleri  ise omuz omuza vererek atlatmışlador. Zamanla birbirlerinin kopmaz parçası haline gelmişler. Sanırım doğumumla birlikte ben de onların bir parçası olmuştum ve henüz ne olduğunu bilmediğim sadece hissedebildiğim aile kavramını yeni yeni öğreniyordum .Onların bir paçası olmak için sadece dünyaya merhaba demem yeterli olmuştu ve ben hepsini şimdiden çok sevmitim. Bir kaç saat sonra odaya bağıra çağıra çılgın bir adam girdi. Babama çok benzeyen bu genç adam  beni kucağına alıp büyülenmiş gibi bana baktı ve dedi ki ‘ Ne yani amca mı oldum ben şimdi?’. Beni ilk görüşte bu kadar çok seven, bu çılgın adam ancak amcam olabilirmiş zaten. İlerde anlayacaktım ki  Şimdi bana uzak olan bu anne,baba , amca,nene, dede gibi kavramlar aslında beni ben yapan ve bir parçası olduğum ailemin olmazsa olmaz üyelerinin takma isimleriymiş. Dünya tanıştığmıza memnun olduğumuz bir de keşke hiç tanımasaydım dediğimiz insanlarla doluymuş  ve zamanla hepsi dünya üzerindeki kısa misafirliğimizin birer parçası olurmuş. Ama hayatımızın öyle bir parçası varmış ki o parçada ne tanışdığıma memnun oldum ne de keşke hiç tanımasaydım deyebileceğimiz insanlarmış ve anlayacaktım ki  bu insanlar bizi biz yapan, hiçbir zaman silemeyeceğimiz bir yanımız, hayatta var olma sebebimiz olan ailelerimizmiş. 

5 Ocak 2012 Perşembe

Gerçekleşen Hayaller ve pozitif düşüncenin gücü~

Ne demiştik hayaller hakkında en son ? Çok sevgili bir dostumla bugün kahvelerimizi içerken yine düşünce gücümüzden konuştuk. Artık buna hepten inanmaya başladım. Pozitif düşünce gerçekten her şeyin ilacı gibi geliyor. Peki sadece pozitif düşünce yetiyor mu ? Tabi ki hayır. Çaba çaba çaba... Emek gerekli şu hayatta, biraz hırs (abartmadan ) , fazlasıyla istek , bol bol cesaret ve en önemlisi içinde bulunduğumuz durum pozitif düşüce ve dilek dilemek gerektiriyor. Özel bir yetenek değil. Edindiğim başka bir bilgiye göreyse biz istemeden, kendimizi kandırarak bile gülümsediğimizde vücudumuz bunun gerçek mi , sahte mi olduğunu ayırt edemeyip, bizi otomatikman mutlu edebiliyor oluşu.  Ne şaşırtıcı değil mi ? Ben kendi hedeflerimi dilimlere böldüm. Onları tek tek avlamayı tercih ettim ve şuanda başarılı oluyorum da. Peki benim ve mütemadiyen dilekleri gerçekleşmiş insanların yapabildiğini bir başkası, mesela siz neden yapamayasınız ? Unutmayın bu dünyada en önemli şey, herhangi bir şeyi isteme gücümüzdür. Sonuçta imkansız diye bir şey yoktur. Başarıya her zaman engel bir bahane bulunur. Bahaneleri fırlatıp ,başarımıza kadeh kaldırıp kutlama zamanı geldi de geçiyor bile ! Şimdi zaman pozitif düşünce zamanıdır !

11 Aralık 2011 Pazar

Süpriiiiiiiiiiizzz !




Hoh hoh hoo ! Yeni yıl kapıda mı ne ? :) Evet evet evet ! Çok heyecanlıyım. Hatta belkide haddinden fazla. Bu sene hayattan minicik beklentilerimin haricinde -ki bu beklentilerim içinde iyi bir üniversite ve eğitimim yurt dışında olacaksa güvenli bir yuva- hiç bir beklentim yok ! İlk kez hayatı akışına bırakıyorum (öss'yi bırakmak ne haddime onu da yazmasam ölürüm.) Yani kendimi hiç kasmadan hiçbir şeye hazırlıklı veee tamamen sürprizlere açık ! Ufacık bile olsa bir korku belirtisi yok içimde ama hani inceden bir telaşım yok desem yılın en iyi bayan oyuncu ödülünü alırım. ' Geleceeeek gelsene ! ' , ' Zaman çabuk geçse de bugünleri özlesek!  sözlerim geride hatta çoook geride kaldı. Şimdi ' hoop zaman oğlumm bir dursanaaaa !' dönemimdeyim. 'Yahu dur soluklan azacık bir yere kaçtığımız yok ya.' Yok illa geçecek şerefsiz. Anlamıyor. Okulumu , kardeşlerimi , (sayılı & bazı özel) öğretmenlerimi çok özleyeceğimi anlamıyor. Kahve içerken odamda olamama telaşımı anlamıyor. İnce yaprak testlerden fazlasıyla kalın üniversite kitaplarına geçmeye alışmamın çok zaman alacağını anlamıyor. Herkesten kopma telaşımı anlamıyor. Geçiyordaaa geçiyor. Ama kararlıyım önümdeki adımları sağlam basmaya. Evren nerede kalmıştık bebeğim :) ? Sanırım geçen bana göz kırptın ama seni halen affetmiş değilim. Bir kaç ay öncesine kadar yaptıklarını unutmadım. Ayrıca bugün ki sınavımın güzel geçmesi kesinlikle seninle alakalı değil. Ben kendim başardım. Gördün mü ? The Secret felsefesini yıktım yeniden yazdım oynadım kazandım. Artık kartlar benim elimde. Farkındayım hayatın değerinin ve ben istersem tatlı biliyorum. Eskiyi hatırladıkça hayallerim daha da önem kazanıyor ve geçmişe döndükçe içimdeki küçük ben aslında bana  bir zamanlar kim olmak istediğimi hatırlatıyor. Şimdi bunu kimse bozamaz !

6 Aralık 2011 Salı

' Aslında Kediler '

Benim bir arkadaşım kedilerin devamlı kızlara benzediklerini söyler durur. Ben ona hem katılıyorum hem katılmıyorum. Yani kedi lan bu. Hermafrodit değil ya ! Sadece dişisi de yok sonuçta. Erkeği de var. Hem de öyle bir var ki ! Bence erkekleri kedi köpek diye ayırmalılar hatta. Elimde olsa sadık dost aşık köpeğe benzeyeni seçerdim. Ama şansıma tüküreyim ki bugüne kadar hep kedilerine rast gelmişim iyi mi ?Kediler aman erkekler; sen sevmek oynamak istersin kaçar, ne zaman yorgunsun oynamak ister ayağına sürünür. Sonra sen onu sevdiğinde,okşadığında bazen elini yalar,sevgisini gösterir, ta ki başkası yemek ya da mamayla gelip de orta da küçük bir toz bulutu yaratana kadar. Benimde karşıma kaç tane eli yüzü düzgün erkek çıktıysa ya önceden rezerve idi, ya kapılmıştı, ya da sonradan benden kapıldı. Hayır cidden bazen düşünmüyor değilim hani üstümde büyü falan mı var diye? Çünkü son bir yıldır kime aşık olsam, sevsem, en basitinden hoşlansam, ayını hatta haftasını doldurmadan gidip başka biriyle çıkıyor. Hem de çevremden biriyle. Bana da ' Seni çapkın hadi hayırlısı olsun.' demek düşüyor. Bu kez de sorunu kendimde aramaya başlıyorum psikopat gibi. Hayır lan sorun bende değil sizde ! Beni tanıyan bilir de tanımayanlar da yanlış anlamasın öyle erkek delisi bir kız değilim ben. Sadece yanlış kişilerle yanlış zamanda karşılaşmış bir kızcağızım. Evrene binlerce kez mesaj yollamama rağmen sevgili evren operatörünü değişmiş eski sevgili gibi benden hep kaçtı. Ben ne yapayım yahu ! Yok ama bu defa son ! Evren azacık da sen peşimden koş bebeğim artık seni takmayacağımmmmmm :)

28 Kasım 2011 Pazartesi

Sıcak bir bardak kahveyi beklediği gibi yorgun bir insanın bende öyle bekledim seni ! Sanma ki çok şey değişti. Bazı şeyler başka şeylerin yerini aldı o kadar. Yokluğun eskisi gibi bir boşluk değil artık. Acıtmıyor. Fazlasıyla alışmışım darbe yemeye ki nasır tutmuş her yerim. Ama pes etmedim. Hep umudum oldu. Korkar oldum sevmekten ama sevmeye çalıştım işte. Denedim... Çünkü başkalarının masumiyetini senin yaralarınla kirletmek istemedim. Bir de ön yargının kötü bir şey olduğunu öğrendim. İnan bana kimse ön yargı damgasını yemeyi hak etmiyordu etrafımda ve hepsi ama hepsi senin suçun. Sayende olduğum mutluluğu bile hak etmeyen kendini beğenmiş bir insandın sen çünkü. Hala öylesin ama hayatım da yoksun o kadar. Aslına bakarsan keşke hiç olmasaymışsın. Sen gittin diye dünya yıkılır sanıyordum. Yıkılmadı mesela. Ağlamadım mı ? Ağladım. Ama artık bitti . Gerçekten. Artık umut dolu hayallerim var benim çünkü ön yargı olayını kaldırdım. Belki de hayatımın aşkı ön yargı yüzünden hep ertelendi. Kimler için kötü dediysem iyi, iyi dediysem kötü çıktı. Ama ben ne yapayım seçtiğim malların hepsi defolu çıktıysa? Son olaraktaaaaaaaaaaaaannnnnnn çok güldürürse hayat korkma ağlatacak diye bir şey yok illa ki. Ağlamanı gülmeye bağlama ve özgürce gül çünkü ne demişler kimin ne zaman gülüşüne aşık olacağını bilemezsin! ;)